• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
EMNİYET HABER
Takvim
Linkler
Site Haritası
OPERASYONLAR
EMNİYET HABER

























































































Besim BAYRAM

TEKNOLOJİ ÇAĞI VE GENÇLİK

 2000’li yıllara girdiğimiz bilgi ve teknoloji çağında, hayatımıza büyük yenilikler katan teknolojiyle birlikte bilgi erişimine önceki yıllara göre daha hızlı ulaşabiliyoruz. Hayatımızı bu teknolojiye o kadar çabuk entegre ettik ki, küçüğümüzden büyüğümüze kadar hepimiz bu nimetten yararlanmaya başladık. Fakat kendimizi öyle kaptırdık ki teknolojinin bağımlısı haline geldik. Ucu bucağı belli olmayan bu alemde kişiliklerimiz, örf ve adetlerimiz değişmeye başladı. Elimizden akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar düşmez oldu. Öyle ki ne aradığımızı ne yaptığımızı bilemez olduk. Aradığımız konular ve işlerimiz dışında bile affedersiniz yediğimiz, içtiğimiz ve hatta özelimize kadar her şeyi ifşa edip, paylaşımlarda bulunmaya başladık. Sistemi biz kullanır halinden, sistem bizi kullanır hale geldik. Kişilerin paylaşımlarından ötürü sistem artık bizi bizden iyi tanır hale geldi. Kişiye özel teklifler ile bizi yönlendirmeye başladılar. Bir uyuşturucu bağımlısı gibi teknoloji bağımlısı olduk. Teknolojiyi kullanarak geçmişimizi daha iyi anlayabilmek, araştırmak ve yeni projeler üretmek yerine teknolojinin kölesi olup, önümüze sunulanları kabul ederek, taklit ederek zihinlerimiz kontrol altına alınmaya başladı. Kuvvetli aile bağları, birebir dostluklar, arkadaşlıklar yerine, sanal dostluklar ve arkadaşlar edinmeye başladık. Hayatın gerçeklerinden çıkıp, sanal alemin ihtişamlı sahte dünyasına girdik. Bir an önce toplum olarak teknoloji çağına karşı farkındalık oluşturmalıyız. Tik Tok gibi sosyal yayın akışlarında gençlerimiz ahlaki çöküşe maruz kalıyor. Fazla izlenimleri artsın diye ahlaka uygun olmayan yayınlar yapıyorlar. Buradan ailelere sesleniyorum. Evlatlarınıza sahip çıkın. Başınızdan salmak için tablet ve akıllı telefonları evlatlarınıza vermeyin. İlgilenin. Evlatlarımıza ve yetişen kuşaklarımıza sahip çıkalım. [BESİM BAYRAM]



  OYUN BÜYÜK

Son günlerde ülkemiz büyük bir kaosa itilmeye çalışılıyor. Terör örgütü PKK’nın yaktığı can damarımız ormanların bazı kesimlerce bunu siyaset malzemesi yapıp yapılanları görmezden gelerek devletimize mahal etmeye çalışmaktalar.

Ülkemizin oksijen kaynağı ormanlarımız siyaset malzemesi yapılamaz. Yangınlar siyasi sorun değil ülke sorunudur. Kurumlarımız ve halkımız el ele vererek canları pahasına mücadele ederken sözde bazı siyasetçiler ve sözde sanatçı geçinen ve bir ağaç için ortalığı ayağa kaldıran sözde çevreciler, sivil toplum kuruluşları üç maymunu oynamaktadırlar. Bu kesimlere söyleyecek tek bir sözümüz vardır. Aklınızı başınıza alın, millet size öyle bir tokat vurur ki ne olduğunuzu anlayamazsınız.

Türkiye, sabotajla çıkarılan yangınlarla uğraşırken bir yandan da mülteciler üzerinden büyük bir oyunla karşı karşıya bırakılmak istenmektedir. Kendini bilmez birkaç kişi yüzünden tüm Suriyeli ve Afganistanlı kardeşlerimize mahal etmemek lazım. Bir elin beş parmağı bir değildir. İtidalli davranak olayların önünü alamazsak olaylar sadece Suriyeli, Afganlı kardeşlerimiz ile kalmayıp Türkiye, dünyaya ırkçı bir millet olarak lanse edilmeye çalışılacaktır. Ülkemizin önemli gelir kaynaklarından turizme büyük darbe vurarak ekonomik olarak ve insan hakları bahane edilerek, uluslararası arenada ülkemizi sıkıştırmaya çalışacaklardır. Oynanan oyuna dikkat çekip, oyunun perde arkasındaki ellerin amacı ülkemizi iç savaşa sürükleyip, hükümeti düşürüp bir kaos ortamı oluşturarak, boynumuzdan çıkardığımız ilmiği tekrar boynumuza dolama peşindeler. Devletimizin yanında olup bu oyunu milletçe bozmamız gerekmektedir. Siber teknolojiler ile birlikte, Harp teknolojileri gelişti. İklim savaşları devreye girdi. Hollywood filmleri ile önceden algılarımız şekillendi. Ülkemizde son dönemlerde yağışlar normalin üstünde yağmaya başladı. Seller, hortumlar, mevsim dışı dolu yağışları, yangınlar gibi. 21. Yüzyıl aslında dünyanın yeniden yapılandığı ve değişik kıyamet senaryolarının yazılıp çizildiği bir yüzyıl olarak bilinecektir. Kastamonu, Sinop ve Bartın’da yaşanan seller nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yakınlarına sabırlar diliyorum. 

VİRÜS SIFIRLAMA

 Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Klaus Schwab; Covid-19 sonrası dünyada eski düzene dönmek imkansız. Tabi ki küresel güçler perde arkasında birçok anlaşma yaptılar. Hatta bazı anlaşmalarda uzlaşma sağlamadıkları için perde arkasında kıyasıya savaşlarını sürdürüyorlar. Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Klaus Schwab, Eski normale geri dönemeyiz. Diyerek neyi kastetti. Bu ne demek oluyor. Çok açık dünyayı daha dirençli kılmak adına daha çok bulaşıcı virüsler.

Corona virüsü ile karşı karşıyayız. Hubei eyaletinde yer alan Wuhan şehrindeki “Huanan” isimli bir deniz ve et ürünleri pazarından kaynaklandığı düşünülen yeni virüsün, daha önceki yıllarda salgına neden olan SARS ve MERS gibi korona tipi virüs ailesine mensup olduğu belirtiliyor. Hatırlarsanız değerli okuyucular bir ara ekranlara yansıyan hatta sosyal medya da toplu ölüm videoları ve toplu halde gömülen Covid-19 virüsünden yaşamını yitirmiş insanların videolarını peş peşe sosyal medyaya servis etmişlerdi Dünya genelinde. Virüsten dolayı sokakta düşerek ölen insanlar vardı. Şu an Virüs bulaşan insanlar ayakta atlatıyor. Sistemli bir biçimde, kamuoyuna korkuyu pompaladılar ekranlarda sosyal medya hesaplarında, hatta ve hatta ülkemizde bir çok bilinen yazar, çizer tayfa gündemde kalmak için popüler olmak için. Aşı konusu ile insanları korkutmaya başladılar. Zaten sistem insanları, Tüketim kültürü ile kredi ve kredi kartları ile GDO'lu gıdalar ile kontrol ediyor. Ekranlarda gündem olmak için korku pompalamayın. İnsanlık küresel sistemin elinde geçim sıkıntısı ile kredi ve banka borçlarından dolayı zaten sistemin elinde. Oyun çok büyük. Microsoft’un kurucusu Bill Gates, 2 yıl önce söyleşi yaptığı bir tıp dergisinde, 10 yıl içinde bir Virüsün yayılacağını ve 30 milyon insanın öleceğini vurgulamıştı.
Dünya da birileri düğmeye bastı. Kaostan düzen çıkartacaklar. Toplumun Algısı bir virüs ile değiştirildi. Zihinler hipnoz edilmişçesine yönlendiriliyor. Küresel sistem kendisini formatlıyor. Yeni Dünya Düzenine geçişte ilk aşama. Virüs ve kontrollü kapanma oldu. Tüm dünya da insanlık sistemli bir biçimde kontrol altında. Aylardır dünya gündeminin ilk sırasını meşgul eden korona virüs salgınının ne zaman sona ereceği sorusu sorulurken salgının geride nasıl bir etki bırakacağı da merak ediliyor. Birçoklarına göre salgının dünya ekonomisi üzerinde kalıcı etkisi olacak. Virüs ile birlikte yeni pazarlar oluştu. Alışveriş, gıda, eğitim, bankacılık aklınıza ne gelirse birçok işlem dijital ortama döndü. Dijital pazara ayak uyduran firmalar ayakta kalacak. Bu çağa ayak uyduramayan teknolojiden ve yenilikten uzak duran irili, ufaklı firmalar kapanacak. Sıraladıklarımı araştırmanızı istiyorum değerli okuyucular.



HATAY’IN TARİHİ ÖNEMİ

 Tarihi araştırmalar Antakya bölgesinde yerleşimin çok öncelere dayandığını göstermektedir. Burada hayat, insanoğlunun yazıyı icadından çok önce Paleolitik Çağda başlamıştır. Bölgede yapılan kazılarda Orta Paleolitik, Üst Paleolitik, İlk, Orta ve Son Kalkolitik, İlk Tunç çağına ait bulgular elde edilmiştir.

Antakya şehrinin kuruluşu Büyük İskender zamanına rastlamaktadır. Ancak şehri asıl kuran ve ismini veren kişi İmparator Seleukos’tur. Yermük Savaşı’nın ardından İslam kuvvetleri Antakya’yı kuşatmıştır. Uzun süren kuşatmadan sonra bölgeye Müslümanların yerleşmesi sağlanmıştır. Antakya Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun Hatay'daki hakimiyeti 1918 yılına kadar devam etti. 12 Kasım 1918 tarihinde İskenderun’dan başlayarak Hatay’ı işgal eden Fransızlar,  Hatay Devleti’nin 2 Eylül 1938 tarihinde kurulmasına kadar bölgeye hakim olmuşlardır. 3 Temmuz 1938'de Türk ve Fransız heyetleri arasında yapılan antlaşma ile Hatay'da eşit sayıda olacak şekilde toplam 5000 kişilik Türk ve Fransız askeri gücü konuşlandırıldı. Bu şekilde Hatay'ın statüsü korunmuş oldu. Türk Ordusu 4 Temmuz 1938'de Hatay'a girerek görevine başladı. Seçimler ile oluşturulan Hatay Meclisi 2 Eylül 1938'de toplanarak bağımsız Hatay Cumhuriyeti'ni ilan etti. Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen, Başbakanlığa ise Abdurrahman Melek seçildi. Ankara’da, Fransa ile Türkiye arasında, 23 Haziran 1939 tarihinde “Türkiye ile Suriye Arasında Toprak Sorunlarının Kesinlikle Çözümüne İlişkin Antlaşmanın imzalanması ile Fransa, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını kabul etmesiyle, Hatay Devlet Meclisi, 29 Haziran 1939 tarihinde oy birliği ile Türkiye Cumhuriyeti'ne iltihak kararı aldı. Türkiye ise, 7 Temmuz 1939 günü çıkarılan bir yasa ile "Hatay" ilini kurarak bağlanma işlemini sonuçlandırdı. 23 Temmuz 1939'da Fransız Birlikleri Hatay'ı terk ettiler. Türkiye’nin 63. vilayeti olarak anavatana katılmıştır. Hatay ülkemizin güneyinde yer alır. Batıdan Akdeniz (İskenderun Körfezi) , güney ve doğudan Suriye, kuzeybatıdan Adana ili, kuzeyden Osmaniye ili ve kuzeydoğudan Gaziantep ili sınırlarıyla çevrilidir. Yüzölçümü 5.559 km2 olup, il topraklarının % 46,1’ini dağlar, %33,5’ini ovalar ve %20,4’ünü platolar oluşturur. 

Hatay, 2013 yılında Büyükşehir olmuştur. Hatay’da Büyükşehir Belediyesi’nin yanı sıra 15 ilçe belediyesi ve bu belediyelere bağlı 589 mahalle bulunmaktadır.

Hatay’ın Büyüleyici 7 Mistik Tarihi Yeri

1.Beşikli Mağara

Hatay, yüzyıllar boyunca pek çok farklı medeniyet için yerleşim ve ticaret noktası olmuştur. Burada yaşayan medeniyetler ise geride pek çok tarihi eser bırakmıştır. Bunlardan biri de Beşikli Mağara içinde bulunuyor. Mağara içinde bulunan 12 adet mezar ise keşfedilmeyi ve turizme daha fazla kazandırılmayı bekliyor.

2. Titus Kaya Tüneli

Tünel günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce yapılmış tam bir mühendislik harikasıdır. Bu tünel Roma döneminde sel sularından korunmak amacıyla yapılmıştır. Yapımına Vespasian döneminde başlanan tünel ancak kralın oğlu Titus döneminde tamamlanabilmiş ve onun adıyla anılmıştır.

3. Aziz Simon Manastırı

Oldukça etkileyici taş işçiliğine sahip Aziz Simon Manastırı mimari ve tarihi değerinin yanı sıra, hikayesiyle de oldukça dikkat çekiyor. Depremde ailesini kaybeden Simeon, kendini Hristiyanlığa adıyor. Ünlü filozof Diyojen’in hayatını bir fıçı içinde geçirmesi gibi, Simeon da tanrıya yakın olmak için bir sütün inşa ediyor ve hayatına bu sütün üzerinde devam ediyor.

4. Vespasianus ve Titus Tüneli

Vespasianus ve Titus Tüneli, doğa ve insanoğlunun el ele vererek gerçekleştirdiği ender yapılardan biri. Tünel, Roma İmparatoru Vespasianus’un isteği üzerine, sel baskınlarını önlemek amacıyla yapılmaya başlanmış. Tünelin yapımı sırasında hayatını kaybeden imparatorun yerine, oğlu Titüs geçmiş. Bu nedenle tünel “Vespasianus ve Titus Tüneli” olarak anılıyor.

5. Payas Kalesi

Cenevizlilerin yaptığı Payas Kalesi, Cenevizlilerden sonra da şehirde yer alan diğer medeniyetler tarafından kullanılmış. Kutsal hac yolları üzerindeki kale, hacca giden Hristiyanları korumakla görevi tapınak şövalyelerine aitmiş. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Osmanlı’nın egemenliğine giren Payas Kalesi, Kıbrıs’ın fethinde de önemli bir rol oynamış.

6. Habib-i Neccar Camii

Anadolu’da inşa edilen ilk cami olması hasebiyle ayrı bir öneme sahip olan Habib-i Neccar Camii, gerek tarihi zenginliği gerekse mimari dokusuyla görenleri kendisine hayran bırakan şehirdeki önemli yapılardan biridir. Hz. İsa’nın havarilerinden Yunus, Yahya ve Şem’un Sefa’nın kabirlerinin olması nedeniyle birçok Hristiyan tarafından da ziyaret edilen cami insanı gerçekten çok etkiliyor.

7. St. Pierre Kilisesi

Burası dünyadaki ilk Katolik Kilisesi olma sıfatına sahip, Bu kilise Kayalardan sızan suyun toplandığı küçük bir havuza sahip olması ve bir kısmının kayalara oyularak yapılmasıyla da oldukça farklı bir kilisedir. St. Pierre Kilisesi, Hristiyanlık inancı için önemli yapılardan biri. Öyle ki kilise, 1963 yılında Papa VI. Paul tarafından hac yeri olarak ilan edildi.

Devletin Özel Askerleri

 "Değerli okurlar bu yazımda çok değer verdiğim ve takip ettiğim Mustafa GÜLDAĞI'ın, Devletimizin isimsiz kahramanlarına verdiği önemini anlatan makalesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Birliğimiz ve dirliğimizin daim olmasını, Vatan'a olan bağlılığımızın, Bayrağa olan aşkımızın, Ezana ve Kur-an'a olan inancımızın bize verdiği güç ve kudret ile sizleri gönülden selamlıyorum.."

Devlet özel yetiştirdiği adamlarla bekasını koruma altına almayı bilir.
Bu adamlar görmediğiniz kamplarda yetiştirilir. Ama her konuda yetiştirilir. Terörist ve ajanlarla ölesiye savaşan gizli kahramanlar onlardır. Devletin “Yeşil” gibi yetiştirdiği özel adamları hep vardır. Hatta bu tip adamları yetiştirmek için özel bir kamp ve eğitim yeri vardır.
Tam bir vurucu-yok edici güç olarak yetiştirirler. Hem zihnen hem bedenen böyle yetiştirilirler. Korku nedir bilmezler. Kafaları vatan için yok etmeye programlandırılmıştır. Peki onlar nerede?

Devletin özel askerleri vakti gelmeden asla sahaya inmezler.


Bazen 10-20 yıl sahaya sürülmezler. Bazen daha fazla…

Aralarında 15 yıl göreve gidip ailesinden çocuklarından uzak kalanlar vardır. Devlet onları öldü olarak gösterir. Peki, bunlar ne zaman sahaya sürülürler ?
Devlet dört bir taraftan kuşatmaya alındığında, dış güçlere bağlı teröristler bıktırıcı eylemlerini artırdığına, devletin bekası tehlikeye girdiğinde sahaya sürülür. O zaman rol aldıklarını hissedersin.

İşte ondan sonra haberlerde şunları duymaya başlarsın:
Almanya’da 15 PKK’lı kafasına sıkılarak ölü bulundu. Dikkat edin Kürt değil.

Amerika ve Almanya’da üst düzey 20 FETÖ’cünün enselerine sıkılıp, kıçlarının yanına kurşunla bir delik daha açıldığı haberlerde geçer.
1990’lara doğru PKK, ASALA ve DHKPC eylemlerini artırmış ciddi tehdit olmaya başlamıştı. O sırada PKK ve DHKPC’ye destek veren çok iş adamı siyasetçi de vardı. Devlet bu iş için Abdullah Çatlı ve Yeşil’e özel görev verdi.

İkisinin çalışma yöntemi farklıydı.

Çatlı ve Yeşil görevi alır almaz bir ölüm listesi hazırladı. 100 kişi vardı. İş adamı, siyasetçi, tacir, üst düzey örgüt üyeleri ve benzeri kişiler vardı. Listedekiler tek tek uyarılacak, akıllanmaları için bir ay süre verilecekti.
Verilen sürede uyarılara uymayanlar enselerine tek kurşun, gerekirse popolarına bir delik açılacaktı. Çatlı ve Yeşil Avrupa, Asya, Irak ve Suriye’de ASALA’ya kök söktürdü. En sonunda ASALA kendini feshetmek zorunda kaldı.
Yeşil ve Çatlı sadece ismini bildikleriniz. Bir de bilmediklerinizi bilseniz… Devletin özel askerleri arasında çok önemli bir isim daha var herkesin bildiği, Merhum Muhsin Yazıcıoğlu.
Çeçenya bölgesinde Ruslara ciddi zorluklar çıkarmıştır. O zamanlar Rus istihbaratı KGB’nin üst düzey ajanı olan Putin’in ölüm listesine girmişti. Ayrıca Vatikan ve diğer istihbarat servislerinin kara listesinde idi.
Makalemizi Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir sözüyle bitirmek istiyorum : “İhtiyaç halinde Amerika’nın ortasında devlet kurarız.” Allah rahmet eylesin.



Her Şey Vatan İçin

 Gün geçmiyor ki yüreğimiz yanmasın, ocaklarımıza ateş düşmesin. Şehitlerimizin gölgesinde nefes aldığımız her gün Vatana olan bağlılığımız daha da artıyor. Bir ölür bin diriliriz misali, küllerinden yeniden doğan asil bir ırkın, Türk milletinin bir neferi olmaktan gurur duyan milyonlarız biz. Emniyet Haber Gazetemizin kurucusu ve Genel Müdürü Sayın Ercüment Özdiker büyüğümüzün başkanlığında, şahsım ve tüm ekibimiz adına aziz şehitlerimize Yüce Allah'tan rahmet, kederli meslektaşlarına ve milletimize Başsağlığı diliyor, yaralı ve gazilerimize çok acil şifalar diliyorum. Değerli okurlar bu yazımda Hatay'ımızın tarihsel gelişimi ile ilgili kısa notlarımı sizlere aktaracağım.

HATAY'IN TARİHSEL GELİŞİMİ

Tarihi araştırmalar Antakya bölgesinde yerleşimin çok öncelere dayandığını göstermektedir. Burada hayat, insanoğlunun yazıyı icadından çok önce Paleolitik Çağda başlamıştır. Bölgede yapılan kazılarda Orta Paleolitik, Üst Paleolitik, İlk, Orta ve Son Kalkolitik, İlk Tunç çağına ait bulgular elde edilmiştir. M.Ö. IX. Yüzyılda Antakya çevresinde yaşayan bir kısım küçük topluluklar Hattena Krallığını kurmuşlardır. Antakya Bölgesine daha sonra Persler hakim olmuşlardır. İskender’in Kral Kodomanus’u yenmesinden sonra Antakya yöresinde Pers üstünlüğü sona ermiştir. Antakya şehrinin kuruluşu Büyük İskender zamanına rastlamaktadır. Ancak şehri asıl kuran ve ismini veren kişi İmparator Seleukos’tur. I. Seleukos, Samandağ’ı ve Amik Gölü kıyısındaki şehirleri yıktırarak Antakya’yı kurdurur. Antakya kısa sürede büyüyerek Roma ve İskenderiye’den sonra antik devrin üçüncü büyük şehri konumuna gelmiştir. Roma 395’te ikiye ayrıldığı zaman Antakya Bizans’ın (Doğu Roma) elinde kalmıştır. Yermük Savaşı’nın ardından İslam kuvvetleri Antakya’yı kuşatmıştır. Uzun süren kuşatmadan sonra bölgeye Müslümanların yerleşmesi sağlanmıştır. Antakya İslam hakimiyetinde serhat şehri (sagr) özelliğini kazanarak, askeri üs haline gelmiştir. Halife Harun Reşid zamanında (786-809) Antakya bölgesi bir vilayet haline getirilmiştir. Şehir 638’den 969’a kadar Müslüman Arapların elinde kalmıştır. Bu tarihten sonra bir asırdan fazla Bizanslıların elinde kalarak Müslümanlara karşı Bizans’ın başlıca kalesi olmuştur. Yıllarca süren taarruzlar ve zelzeleler şehrin eski önemini kaybetmesine neden olmuştur. Antakya Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır. 12 Kasım 1918 tarihinde İskenderun’dan başlayarak Hatay’ı işgal eden Fransızlar,  Hatay Devleti’nin 2 Eylül 1938 tarihinde kurulmasına kadar bölgeye hakim olmuşlardır. 2 Eylül 1938 – 23 Temmuz 1939 tarihleri arasında 10 ay 21 gün müstakil bir devlet olarak idare edilen Hatay, Hatay Millet Meclisi’nin 29 Haziran 1939 tarihinde aldığı karar ile 23 Temmuz 1939’ da Türkiye’nin 63. vilayeti olarak anavatana katılmıştır.



GÜN BİRLİK VE BERABERLİK GÜNÜDÜR

 Yaşımız gereği tarihte bir çok hareketli sahnelere şahit olduk. Lakin içinde bulunduğumuz dönem gibi istikrarsızlığın yaşandığı, ekonominin neredeyse durma noktasına geldiği ve insanların çoğunlukla geleceğe karamsar gözle baktığı bir dönem hiç yaşamadım... Hatay'ın bağrından kopmuş, köklü aileye sahip bir büyüğü olarak, aynı zamanda Kıymetli Müdürümüz, kardeşim gibi sevdiğim Ercüment Özdiker'in verdiği yetkilerle Emniyet Haber Gazetemizin İmtiyaz Sahibi olarak kararlılığımız ve azmimiz ilk günkü gibidir. Damarlarımızdan akan asil kanın gereği olsa gerek Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilke ve inkılapları doğrultusunda Vatanımız, Bayrağımız için milli mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Ülkemizin başına musallat olan terör belasıyla mücadele veren kahraman Mehmetçiğimize ve Polisimize yüksek derecede başarı ve sabırlar diliyorum. Düşmanlarımızın çepeçevre bizi kuşattığı şu dönemde gerek dış güçlerin hamleleri, gerekse dış güçlerin ülkemiz içinde ki kolları tüm hain planlarını devreye sokuyorlar. PKK terör örgütü bir taraftan, FETO Terör Örgütü elemanları diğer taraftan ülkemiz üzerine sürekli hain planlar hazırlıyorlar. Aslında bu iki terör örgütünün birbirinden hiç bir farkı yok. Amaçları aynı, gayeleri aynı. Sadece yolları farklı. Amaçları bölmek, parçalamak ve yok etmek. Kendi yarattıkları korku dünyasında, kaos atmosferinde yine kendilerine korku imparatorluğu kurmak. Gelelim PKK Terör Örgütünün nasıl güçlendiğine " Amerika Birleşik Devletleri öncülüğündeki koalisyon güçlerinin 17 Ocak 1991’de Irak’a başlattıkları askeri harekat, bu ülkenin Kuveyt’ten çekilmesi ve Birleşmiş Milletlerin Nisan 1991’de 36. paralelin kuzeyini Bağdat yönetimine yasaklaması kararıyla sonuçlandı. Bu karar hem Türkiye, hem de PKK için önemli sonuçlar doğurdu. Kuzey Irak’ta meydana gelen otorite boşluğundan bir kez daha yararlanan PKK, silahlı gücünün önemli bir bölümünü buraya kaydırdı. Kuzey Irak’a yerleşerek kamplar kuran PKK, Irak ordusunun kuzeyden çekilirken geride bıraktığı silahlara da el koydu. Bu gelişme örgütü silah ve mühimmat bakımından o güne kadar hiç olmadığı kadar güçlendirdi." Yani anlaşılacağı üzere PKK Terör Örgütü'nün en büyük destekçisi Amerika Birleşik Devletleridir. Eş değerde Amerika'yı mesken edinen Fetullah Terör Örgütü Lideri Fetullah Gülen'dir. Umuyorum aralarında ki karanlık bağlantıyı ve nasıl bir oyunun içine çekilmek istediğimizi anlamışsınızdır. PKK ve FETO Terör Örgütleri bir şekilde eş anlamlıdır. Ortak noktaları ve tedarikçileri ise şu an yarı dost gibi görünen Amerika'dır maalesef. Hazırlanan tezgah, üzerimize oynanan oyun çok büyük değerli dostlar. İsrail'in Büyük Ortadoğu planlarını tüm gücüyle devreye soktuğu, İslam'a ve Müslümanlığa karşı başlattığı savaşın, yaptığı toplu katliamların, cinayetlerinin hesabı maalesef henüz sorulamıyor. Müslüman kanının dökülmesinden rahatsız olan Dünya ülkeleri arasında sadece bir Ülke kaldı. O'da biziz "TÜRKİYE"olarak.. Yeryüzünde mazlumların, Müslümanların tek dayanağı sadece Türkiye'dir. Bu yüzden diyoruz ki Ya Rabbi İslam'ın yeryüzünde bu kalan son ordusuna Kahraman Türk Ordusuna, Yiğit Türk Polisimize, hepsi birbirinden kıymetli, Vatan evladı Güvenlik Kuvvetlerimize sen yardım eyle. Şanlı Bayrağımızı göklerden indirme. Türk'ü İslam'a ve Dünya'ya Önder eyle. Bize güç, kuvvet ver. Birliğimizi, Dirliğimizi daim eyle. Biliyoruz ki hüküm sahibi olan sadece Alemlerin Rabbi olan sensin. Bizi küffara karşı galip ve muzaffer eyle. Devletimize, Milletimize Zeval verme..



 Devlet, Millet, Bayrak

Değerli okurlar öncelikle her biri kahramanlar diyarının adeta bir neferi olan kutsal Polis Teşkilatımızın mensuplarına, birbirinden değerli Polis Dostlarımıza ve ömrümüzü, gönlümüzü verdiğimiz, olmazsa olmazımız Hatay'ımıza, Hatay halkımıza ve tüm hemşerilerimize gönülden selam olsun. Emniyet Haber Gazetemiz başta Hatay'ımıza ve tüm Türkiye'mize hayırlı ve uğurlu olsun. Rabbim bu yolda başarı ve muvaffakiyetler nasip eylesin. Emniyet Haber Gazetemizin kurucusu ve başkanı kıymetli dostum Ercüment Özdiker'e bana bu imkan ve yetkiyi vermelerinden dolayı, bizi bu göreve layık bulmalarından dolayı sonsuz teşekkür ediyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar. Öncelikle sizlere Hatay'ımızın genel yapısını özetle anlatmak isterim. Hatay halkı kanun ve nizamlara saygılı, tüm Devlet görevlilerine, Askerine, Polisine gönülden bağlı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilke ve inkılaplarına koşulsuz, sadakatle bağlı bir yapıya sahiptir. Şehitler diyarı Vatan topraklarında birlik ve beraberliğimiz her koşul ve her şartta daim olsun. Bizim İmanımız, Sevgimiz pazara kadar değil, mezara kadardır. Vatanımızın bölünmez bütünlüğüne kast eden hainlere, canilere ve teröristlere karşı duran İman dolu göğsümüzle, evvel Allah'ın izni ve keremiyle bizi kimse bölemez, parçalayamaz. Al kanlara boyanmış şanlı bayrağımız, tüm asaleti ile göklerde her daim dalgalanacaktır. Aziz Türk Milleti İman ve karalılıkla tüm zorlukları aşacaktır. Buna da inancımız tamdır. Bizi birbirimizden ayırmaya, koparmaya çalışan, hatta evladı babaya, kardeşi, kardeşe düşürmeye çalışan, hain emeller taşıyan iç ve dış güçlere karşı dimdik ayakta durma vaktidir.Biz çaresiz değiliz. Çare "SİZ"siniz..Hızır Aleyhisselamı bekleyen yanılır. Allah yolunda mücadele eden her kul, birbirine Hızır gibi yetişir. Bir olmanın, birlik olmanın ürünü olan Türkiye Cumhuriyeti'nin her ferdi sorumluluk taşımalıdır. Ben değil, biz varız. Benim için değil, Ülkem için olmalıdır hedefimiz. Neden mi ? Ülkemiz yaşarsa, ayakta kalırsa ve var olursa bizler hayat buluruz. Unutmayalım ki bu vatan topraklarından başka gidecek ne yerimiz vardır, ne de sığınacak bir limanımız. Sevgi ve Selamlarımla..

 
 
 
 

Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi35
Bugün Toplam491
Toplam Ziyaret467231
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957
Hava Durumu
Saat
EMNİYET HABER