İnsanoğlu cennet ve cehennemi içinde yaşar, cennet ve cehennemin kapısı da ağızdır. Bütün duygularımız, hislerimiz ve düşüncelerimiz ağızdan çıktığı anda hüküm giyer, dile sahip olmak ağızdan çıkanı kontrol edebilmek insana cennet ve cehennemi yaşatır.
Karşımızdakine söylediğimiz sözcükler birer tohumdur, onun iç dünyası yani gönlü bir bahçedir. O tohumlar bahçenin güzelliğine, özelliğine göre his, duygu ve düşünceleri bulma derecesine göre filizlenir ağaç olur meyve verir. Biz kimiz, bu dünyada ne yapıyoruz, nereye gideceğiz? sorusunu soran bir insanın bu dünyada yapacağı İş’te budur, "Bir tohum bırakmak, bir gönül yapmak"
Biz sanırız ki evlatlarımız, malımız ve canımızdır her şey ve bir ömür boyu sınanız dururuz her daim. Ama akıl etmeyiz evlat bir gün gider, mal dediğin rüzgar gibidir, bugün bende yarın bir başkasında eser, kimi zamanda bir kıvılcım yeter, can dediğin yarın var olduğu belli değil. Bunlarla uğraşır insanoğlu, ben kimim ve bu dünyada ne yapıyorum? Sizlere bu yazımızda cehenneme dönen bir ortamda, bir meslektaşımızın bizimle paylaştığı anısını aktaracağım.
"Bir gece yasaklı madde kullanan ve takipte olan bir şahsın ihbarını aldık. "
Yaptığımız baskında satışa hazır bir miktar yasaklı madde ele geçirdik, uygulamaya detaylı arama ile devam etmek gerektiği için tarafsız bir gözlemciye gerek vardı. Bu arada evde bağrışlar, çağırışlar, itirazlar, ve gelen akrabalarla birlikte ortalık cehenneme dönmüştü ve artık zor kullanma durumuna gelmiştik. Yan dairenin ziline bastık ve kapıyı açan şahısa, durumu izah ettik, yardımcı olup olamayacağını sorduk. Memnuniyetle diyerek geldi. O karışık ortamı kısa bir süre süzdükten sonra yırtınarak söylenen anne ve babaya dönerek, ‘’ATEŞ ATEŞLE SÖNMEZ’’ dedi. Anne ve baba duraksadı ve bir an düşündü ve o anda ikinci sözünü söyledi, ‘’CENAZE EVİNDE SAKİN BİRİLERİ OLMALI ki işleri organize etsin, yoksa cenaze ortada kalır’’ dedi, anne babaya. O da sizsiniz! Haydi bakayım sakinleşin…
O aralar yeni memurdum, ekip arkadaşlarımla birbirimize baktık adam iki cümle ile ortalığı sessizliğe bürümüştü, sonra detaylı aramamızı yaptık, zanlıyı götürme hazırlıkları yapıyorduk ki tansiyon tekrar yükseldi. Bizim üzerimize çevrilen oklar bu kez zanlıya yönelmişti, ne yaptın sen öfkeleri belirmişti. Tekrar cennetin kapıları açıldı o ağızdan ve dedi ki; ‘’BU ÇOCUK DOĞDUĞU ZAMAN SİZE SIFIR GELMEDİ Mİ? ONA ÖĞRETEMEDİNİZ VE ONU KÖTÜLÜKLERDEN KORUYAMAYAN SİZSİNİZ, NASIL OLURDA ONU SUÇLARSINIZ? ‘’Anne ve baba dona kalmıştı, yaptıkları her şey onlara acı bir gerçek olarak geri dönüyordu. Aklıma hemen savunma sanatları geldi, yapılan hareketleri karşıla , sana uygulanan kuvveti geri onlara yönlendir. Bunun için zeka, güç ve çabukluğa ihtiyaç vardı. Anladım ki bizim ihtiyacımız olan şey adamın ruhundaydı. Ve devam etti;’’ sizin gücünüz bu durumu ortadan kaldırmaya yeter mi? Yetmez, O ZAMAN GÜCÜN GERÇEK SAHİBİNE, DEVLETE İTAAT ETMELİSİNİZ, işleri zorlaştırmayıp kolaylaştırmalısınız ki, devlet size yumuşak davransın.’’ Ortalık sakinleşmiş, zanlıyı gerekli işlemler için ailesiyle birlikte götürmüştük.
O gün benim için mesleki anlamda gelişim gösterdiğim günlerden biriydi; kelimelerin gücünün farkına vardığım gündü kelimelerin hedefi insanın gönlüydü, ve zor olanı kolay edendi yani cehennemi cennete çevirendi…
EMNİYET HABER - Konuk Köşe Yazarı / Aydın SATI
Aktif Ziyaretçi | 41 |
Bugün Toplam | 470 |
Toplam Ziyaret | 467210 |
Alış | Satış | |
---|---|---|
Dolar | 34.4254 | 34.5633 |
Euro | 36.2505 | 36.3957 |